Sevgili Barış Manço 1941 yılında devlet konservatuvarı klasik Türk müziği sanatçısı, bir dönem Zeki Müren’in de hocalığını yapan, yazar Rikkat Uyanık’ın ve İsmail Hakkı Manço çiftinin çocuğu olarak İstanbul’da dünyaya geldi. İkinci Dünya Savaşı yıllarında doğduğu için ailesi ona Barış ismini koydu. Türkiye’de ilk defa Barış ismi kendisine verilmiştir.

Ailesinin kökeni ile ilgili kardeşi Savaş Manço’ya yöneltilen bir soruda önce şakayla “anlatamam” der. “Anlatırsam Cumhuriyet kanunlarına göre başım belaya girer.” diye de ekler. “Bizim unvanımız aslında Karamançozadeler. Büyük büyük dedem Karaman beyi ve 3 oğlu var. Büyük dedem Fatih’le yaptığı savaşı kaybediyor, kendisi ve büyük oğlu savaşta ölüyor. Küçük oğlu Kadir, Cem Sultan’ın arkadaşı. Beraber Rodos Adası üzerinden Vatikan’a sığınıyorlar daha sonra da Fransa’ya yerleşiyorlar. Ortanca oğul Osman Bey ise Fatih’ten aman diliyor. Fatih de kendisine 1000 asker verip Makedonya’ya sipahi olarak gönderiyor. Aile burada 400 yıl yaşıyor. Sırbistan’ın bağımsızlığı üzerine tekrar Anadolu’ya dönüyor. ‘–ço’ eki Balkanlar’da ‘sevgi’ anlamı taşıyan bir ektir. Dedemler Makedonya’da Karamançozadeler olarak biliniyor. Sonra cumhuriyetle birlikte asalet belirten ekler de atılıyor. ‘–zade’ ekini kaybediyoruz. Manço soyadını alıyoruz.” ‘neden Karamanço değil de Manço?’ sorusuna Savaş Manço: “Herhalde dedem ‘kara’ kelimesini çok sıcak bulmadı ve kısaca manço yaptı.” cevabını veriyor.

Barış Manço, İlkokulu Kadıköy Gazi Mustafa Kemal İlkokulu’nda tamamlamıştır. Yatılı olarak Galatasaray Lisesi’ne başlayan Barış Manço, 1959’da babasının ölümüyle bu okuldan ayrılır ve eğitimini Şişli Terakki Lisesi’nde tamamlar. 1957'de amatör olarak müzikle ilgilenmeye başlayan Manço, 1958’de ilk grubu Kafadarlar’ı kurar. İlk konserini 1959’da Galatarasay Lisesi’nde verir. İlk 45’liğini Harmoniler grubuyla 1962’de yayınlar ancak öğrenimine Belçika’da devam etmek istemesi sebebiyle Harmoni grubu dağılır.

1963 yılında Belçika Kraliyet Akademisi’nde yükseköğrenim görmek için ülkeden ayrılır. Fransa’da daha önce buluşmak için anlaştığı şarkıcı Henri Salvador ile görüşür ancak Fransız şarkıcı Barış Manço’yu yeterli bulmaz ve anlaşma gerçekleşmez. Daha sonra Belçika’ya abisinin yanına giden Manço orada tanıştığı Belçikalı şair Andre Soulac’ın yardımıyla Fransızcasını geliştirir ve bestelerini değerlendirme imkanı bulur. 1964 yılında dört şarkılık Fransızca EP çıkarır ve bu EP Türkiye’ye geldiğinde radyocular kendisini Fransız bir sanatçı zannederek tanıtırlar. 1965 ve 1966’da Avrupa’da İngilizce ve Fransızca konserler vermeye başlayan Manço belli başlı bir ün toplamayı başaracaktır ancak bir Fransız müzisyenin Manço’nun aksanını beğenmemesi sebebiyle müziğinin çalınmasını yasaklaması Manço’yu çok etkiler ve bu olay onun Avrupa kariyerini noktalamasındaki sebeplerden biri olur.

1967 yılında grubu Les Mistigris ile Türkiye’ye gelen ve çalışmalarına burada devam eden Manço vize sorunları sebebiyle Les Mistigris ile yolları ayırır. 1968 yılında Kaygısızlar gurubuyla çalışmaya başlayacak ve Kol Düğmeleri isimli parçasıyla oldukça geniş bir popülarite sağlayacaktır. Kaygısızlar ile yaptığı 45'liklerden Ağlama Değmez Hayat 1969 yılında 50.000'in üstünde satış yaparak Manço'ya ilk altın plağını kazandırır. Manço, 1969 Haziran'ında Belçika Kraliyet Akademisi'ni birincilikle bitirir ve İstanbul'a döner.

1969 yılında Kaygısızlar ile yolarını ayırır. 1970 yılının Kasım ayında, o güne kadar Batı enstrümanlarını kullanan Manço, Dağlar Dağları yayınladı. Barış Manço'nun gitarı ve Kemençe sanatçısı Cüneyt Orhon'un kemençesi ile kaydedilen şarkı, Barış Manço'nun sadece rock ile sınırlı kalmayan kendi müzik tarzının başlangıcıdır. 700.000'den fazla satan Dağlar Dağlar plağı Manço'ya kariyerindeki tek Platin Plak Ödülü'nü kazandırdı.

Dağlar Dağlar şarkısıyla Türk müzik piyasasında ses getiren Barış Manço, 1970’de büyük bir işe daha imza atarak Moğollar grubuyla birleşme kararı alır. Grubunun amacının Türk müziğini Avrupa’ya tanıtmak olduğu söyleyen Barış Manço, MançoMongol adını alan grubunun ilk birkaç ayında büyük başarılara imza atar ancak çıktıkları Anadolu turnesinin Kütahya ayağında Manço'ya göre uzun saçları yüzünden tehdit edildikten sonra tur otobüslerine dinamitle saldırı düzenlenir. Konserin hemen sonrasında meydana gelen patlamada kimse yara almaz. 1971'de kabakulak olan Barış Manço'nun hastalığının da etkisiyle Fransa'da çalışan bu grup, dört ay değişik yerlerde konserler verdikten sonra oradan ayrılır. MançoMongol 1971'in Haziran ayında gruptaki anlaşmazlıklar ve Barış Manço'nun sağlık sorunları nedeniyle dağılır.

1971-1972’de Barış Manço birkaç sanatçıyla beraber Kurtalan Ekspresini kurma yoluna gider. Ancak Kıbrıs’a giderken asker kaçağı olarak yakalanıp askere alınması üzerine yeni kurulan grubuyla bir çalışmaya imza atamaz. Askerlik eğitimini tamamladıktan sonra ‘Küheylan’ ve ‘Lambaya Püf De’ şarkılarını piyasaya sürerler. Küheylan şarkısının sözleri sebebiyle Barış Manço ülkücü olmakta eleştirilecektir.

70’lerin ortasına gelindiğinde Cem Karaca solun, Barış Manço sağın sembolü haline gelmiştir. Ancak Barış Manço bundan oldukça rahatsızdır ve her ortamda müziğinin herkes için olduğunu dile getirecektir.  Barış Manço ve Kurtalan Ekspres 1977'de 45 günlük bir Anadolu turnesine çıkar. Turnenin Balıkesir ayağında konser ekibi saldırıya uğrar ve grup üyelerinden yaralanlar olur. Bu olaya rağmen turne devam eder ve tamamlanır ancak grup hiçbir zaman eski istikrarını yakalayamaz, grup üye sayısında dalgalanmalar başlar. Kurtalan Ekspresi ile başarısız olacak olan Avrupa odaklı bir albüm çalışması yapan Manço albüm için İngiltere’de verdiği bir konser sonrası  karaciğer enfeksiyonu geçirir ve karın boşluğunda bağırsağına yapışan bir tümör nedeniyle Belçika'da ameliyat olur. Tedavisi boyunca müziğe bir süre ara vermek zorunda kalacaktır.

18 Temmuz 1978 yılında ölene kadar aynı yastığa baş koyacağı Lale Çağlar ile evlendi. Bu evliliklerinden Doğukan Hazar ve Batıkan Zorbey adında iki tane çocukları oldu.

Kurtalan Ekspresinin bir devamı niteliğinde olan Yeni Bir Gün, Barış Manço’nun Avrupa işleriyle boşladığı Türkiye’deki yerini sağlamlaştıracaktır. Kendisi birçok röportajında bu döneminin ustalık dönemi olduğunu belirtir. 1979'da Cem Karaca'nın Türkiye'deki etkisini yitirmeye başlaması da Barış Manço'nun Türkiye'de yeniden doğuşunu hızlandıran önemli bir olaydı. Kendisi de bunun meyvesini de kısa sürede alacak 1979'da Yılın Erkek Sanatçısı unvanına layık görülecektir.

Barış Manço bu dönemde ilk kez bir başka sanatçıya beste vermiştir. Nazan Şoray için Hal Hal şarkısını hazırlar ve bu şarkı ile Nazan Şoray yılın şarkısı ile altın plak ödülünü kazanır.

1983 senesinde Eurovision şarkı yarışmasının Türkiye elemesine Kazma isimli şarkısıyla katılan Barış Manço beğeni toplamasına rağmen jüriden geçer oy alamaz. Bu elemeden sonra Barış Manço şunları söyleyecektir: "Aslında benim jürim elli milyondur. Esas kararı onlar verecektir. Döneceğim ve parçayı plak yapacağım. O zaman her şey ortaya çıkacak"

1985’de çıkan 24 Ayar albümünde Kurtalan Ekspresi, Barış Manço için son kez canlı çalar. Bundan sonra Manço müziklerinde yalnız bilgisayar soundlarına yer verecek, Kurtalan Ekspresini sadece konserlerinde bulunduracaktır.

Yıl 1988’e geldiğinde Barış Manço, Trt’ye yeni bir öneriyle gider. Daha önceleri birçok kez kendisinin tekliflerini reddeden Trt bu sefer kayıtsız kalamaz ve projeyi kabul eder. Barış Manço’nun bir başka efsanesinin ilk adımıdır bu: 7’den 77’ye. TRT'de yayınlanan bu programda TV ekibi 150'den fazla ülkeye gidip, oraları seyircilere tanıtır. "Adam Olacak Çocuk" ile de çocuklara öğütler vermeyi, onlara yeteneklerini sergileme fırsatı verip dönemin en başarılı televizyon yüzü olur. Barış Manço ile 7'den 77'ye", adından da anlaşılabileceği gibi tüm yaş gruplarına hitap ediyor ve kendi içerisinde özel bölümlerden oluşuyordu. "Adam Olacak Çocuk" ile çocuklara, "İkinci Kahvaltı" ile büyüklerimize ve yaşlılara, "Dönence" ve "Dere Tepe Türkiye" ile yetişkinlere; dolayısıyla herkese hitap ediyordu.

90’lar itibariyle yeni bir tür olarak ortaya çıkan ve oldukça rağbet gören pop müzik, zamanla düşen müzik kalitesi, değişen sosyal ortam ve sayıları azımsanmayacak seviyeye ulaşan vasıfsız şarkıcılar gibi etkenlerden dolayı artık geleneksel tarzının eskisi gibi rağbet görmediğini farkeden Manço, ekranlara bir süre ara verir. İlerleyen zamanlarda Japonya’da turnelere çıkar, siyasette şansını dener.

1999 yılında bir röportajda "Daha huzurlu bir ortam istiyorum." demiş, bu röportajdan kısa süre sonra vefat etmiştir. Sanatçının son görüntüleri olan bu röportajda, Türkiye'nin içerisinde bulunduğu buhranlardan, siyasi gerilimlerden ve sevgisizlik, çatışma ortamından duyduğu rahatsızlıkları anlatmış ve "Artık albüm yapmayacağım." demiştir. İleride cumhurbaşkanlığına aday olacağından bahsetmiştir.

31 Ocak 1999 gece saat 23:30 civarında İstanbul'un Moda semtindeki evinde kalp krizi geçirir ve kaldırıldığı Siyami Ersek Göğüs-Kalp-Damar Cerrahisi Hastanesi'nde aynı gece saat 01:30'da hayatını kaybeder. 1991 yılında aldığı devlet Sanatçısı unvanı nedeniyle cenazesi devlet töreniyle Mihrimah Sultan Mezarlığı’na defnedilir.

Sadece bir şarkıcı değil aynı zamanda bir idealist, elindekiyle yetinmeyen, yerinde duramayan, kendini tekrarlamayan, durmayan, çalışan, ilerisi daima ilerisi için uğraşan bir adamı kaybetti bu ülke. Bir de günümüzün sanatçı diye sıfatlandırdığımız kitlesine bakalım, çok enteresan, gerçekten çok enteresan.

 

YAZAR: Mustafa MOTUĞAN